Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta açıkladığı 40 ilin belediye başkan adayından sonra gurup toplantısında 20 ilin daha belediye başkan adayını açıklaması ile birlikte geriye az sayıda ile ve çok sayıda İlçe-Belde belediye başkan adayının açıklanması kaldı.

Bu süre içerisinde belediye başkan adaylığı beklendiği halde gösterilmeyenlerde rahatladı, gösterilenlerde rahatladı, Geriye kalan AK Parti adayları ile diğer siyasi partilerin adayları da YSK’nın belirlediği süreç içerisinde adaylarını resmileştirip 31 Mart akşamına kadar kazanmak adına büyük bir mücadele içerisine girmiş olacaklar.

İşte böylesi heyecanlı bir atmosfer içerisinde Türkiye bundan dört  ay sonra yani 2019 yılının mart ayında yerel seçime girecek. Bulundukları yerleşim merkezlerinde belediye başkanlığını kazanmak beş yıl görevde kalmak ondan sonrada ikinci-üçüncü- dördüncü ve beşinci yıllarda da belediye başkanı kalabilmek için verilen mücadele biz kendimizi bildik bileli devam ediyor, bundan sonra da devam edeceği muhakkak.
***
“Belediye başkanlığı ihtisas isteyen bir görev midir? Tahsil ister mi? Belli konularda uzmanlık gerektirir mi?” şeklindeki sorular için hepimiz biraz geç kaldık. Elinde iyi kötü bir ilkokul diploması olan ve seçme-seçilme şartlarını taşıyan herkesin belediye başkan adayı olduğu bir memlekette yaşıyoruz.
***
Türkiye gibi gelişimini tam olarak tamamlayamamış, altyapı sorununu henüz çözememiş ve ne zamanda çözeceği belli olmayan bir ülkede belediye başkanlığı bize göre en zor görev ancak böylesi zor bir göreve her seçim öncesi yüz binlerce vatandaşımızın aday olması ve kıran kırana mücadele etmesi de ayrı bir hikaye konusu.
***
Belediye başkanı olabilmek için bilindiği gibi öncelikle bir siyasi partinin üyesi olmak gerekiyor, bundan yıllar önce yarışa bağımsız olarak katılan adaylarında kısmen şansı olabiliyordu ancak son dönemlerdeki partileşme mecburiyeti bağımsız bir adayın kazanmasını nerede ise imkansız bir hale getirdi.
***
Belediye başkan adaylarının siyaset girdabına düşmesi ve eş-dost-akraba-arkadaş çevresinden kopması da işte bu anda başlıyor, “Keşke o partiden değil de bu partiden aday olsaydın” şeklinde başlayan ve seçim gününün akşamına kadar devam eden bu akıl vermeler zaten adayın kimyasını bozmaya yetiyor da artıyor.
***
Asıl sorun adaylıktan başkanlığa geçişte başlıyor. Daha çok ilçe ve büyük olmayan il merkezlerinde kendisinden önce gelen ve adaylığı bir kez daha uygun görülmeyen belediye başkanları “Ey belediye madem bana yar olmadın bende seni hiç kimseye yar etmeyeceğim” diye kasayı tam takır bırakıp, kadroları da seçime kadar işe almak gibi bir mendeburluk yapınca seçilen belediye başkanı içinde an itibarı ile “Dakika bir gol bir “ durumu başlıyor.
***
Görevde kaldıkları bir ya da daha çok dönemde belediye başkanlarının temel görevi günün nerede ise 24 saati bitip tükenmeyen “Oğlumu belediyeye al, yeğenimi müdür yap, amcamın oğlunu başkan yardımcısı görevine getir” talepleri de bir şekilde savuşturulduktan sonra sıra gelir nereden işe başlanacağına.
***
Seçilen belediye başkanı “Hayırlı olsun sayın başkanım senin kazanman için çok çalıştık, çoluk çocuk bütün sülale sana oy verdik” şeklindeki hiçbir doğruluk payı olmayan iltifatlardan kurtulduktan sonra sahaya çıkmanın vaktinin geldiğini anlar ve “Bakalım vatandaşın rahatı için geçen dönem gerekli hizmetler yapılmış mıdır?” sorusuna cevap aranmaya başlar.
***
Bize göre belediye başkanlarının en zor görevi bitip tükenmek bilmeyen evlilik-düğün-nişan-sünnet ve asker uğurlama törenleridir. “Başkan ne yapar özel hayatı yok mudur?, Akşamüzeri ev halkını çoluk çocuğunu alıp bir pikniğe gitmek istemez mi?” şeklindeki soruları asla aklına getirmeyen vatandaş ola ki davet edildiği halde bir şekilde cemiyete katılamayan belediye başkanına ambalajı henüz açılmamış öyle berbat küfürler eder ki küfür edenin kendisi de ettiğinden utanır.
***
Su akmadı “Bizim başkan nerede?”, elektrik kesildi “Bizim başkan nerede?”, kanalizasyon patladı, “Bizim başkan nerede?” ile başlayan ilgili ilgisiz binlerce angarya aslında görevi olmadığı halde bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde başkanın çelimsiz omuzlarına yüklenir ve çözüm işi olsun olmasın başkandan beklenir.
***
Eğer başkanların “Ben belediye başkanlığı vasıtası ile mal varlığımı çoğaltayım, bir dahaki dönem kazanamaz isem o zamana kadar hayatımın sonuna kadar yaşantımı devam ettirebilecek dünyalığı yapayım” diye bir beklentileri yok ise netice de belediye başkanlarının aldıkları maaşta aşağı yukarı bellidir.
***
İçişleri Bakanlığı seçim sonrası her yerleşim merkezinin belediye başkanı için belirdiği asgari ve azami maaşı ilan ediyor. Belediye meclisi de İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği bu rakamın en altını-en üstünü ya da ortasını belirleyip başkanın maaşını tayin ediyor.
***
Bir dönem ya da birkaç dönem belediye başkanlığı yapan bir siyasetçiye “Sayın başkan nasılsın halinden memnun musun?” diye sorsanız daha sorunuz biter bitmez belediye başkanı “Bu iş beni sağlığımdan etti, çocuklarım gözümün önünde babasız büyüyor, eve gidemiyorum” diye başlayan bir sürü şikayette bulunacaktır.
***
Bu kadar dertlenen belediye başkanının şikayet ettiği dertlerinden kurtulmak adına neden iki satırlık istifa mektubu yazıp imzaladıktan sonra evine gidip hayatına kaldığı yerden başlamadığını pek çok kez pek çok belediye başkanına sormaya çalıştıysak da daha ilk anda “Randevuya geç kalıyorum” gibi modası hiçbir zaman geçmeyen yola başvurup gözden kayboldular.
***
Bundan aşağı yukarı 30 yıl önce belediye başkanı seçilen ancak başkanlık görevinde sadece bir dönem kalabilen bir belediye başkanı dostumuz “Yüksel Kardeşim, belediye başkanlığını kazandım, dışarıda kesilen kurbanın kanı alnıma sürüldükten ve bana oy vermedikleri halde ‘Başkanım senin için çalışmaktan, koşmaktan perişan olduk’ diye feveran edenlerin yüzümüze tükürür gibi öpmelerinden kurtulup güç bela başkanlık makamına girdikten ve akşam saatine kadar ‘hayırlı olsun’ diyenleri ancak gece yarısına doğru uğurlayabildikten sonra koltuğa oturduk ayaklarımızı uzattık, gözlerimizi kapattık ve “ Oğlum …………. Belediye başkanlığını kazandın, bu beş yıl en az yüz yıl gibidir asla bitmez” diye düşündük. Ancak daha ağzım burnum diyene kadar baktık ki beş yıl geçip gitmiş ve biz belediye başkanlığını kaybetmişiz” şeklinde kendi dönemini bir çırpıda anlatınca zamanın aslında sudan bile çabuk bittiğini anlamış olduk.
***
Biz belediye başkanlığının dünyanın en zor işlerinin başında geldiğine inanan birisiyiz. Ancak bu kadar zorluğuna rağmen bir kere koltuğa oturan bir başkanının da ömrünün sonuna kadar o koltukta kalmak istediğini de henüz anlayabilmiş değiliz.
***
Seçime dört ay kaldı. Mevcut belediye başkanları “Yarım kalan hizmetlerimi tamamlayabilmek adına bir dönem daha istiyorum” şeklinde kamuoyu yapıyorlar. Başkanların bu beklentisini bilen ancak kendileri de başkan olmak isteyen çok sayıda siyasetçi “Sayın başkanım sen kendini üzme zaten bu dönem çok çalıştın yoruldun, hizmete senin kaldığın yerden devam edip gereken ne ise yerine getireceğiz” diyerek kararlarını belirtiyorlar.
***
Kendi mesleklerinin zirvesinde iken ve meslekleri dolayısı ile daha fazla para kazanma imkanları varken vatandaşın tıkanan kanalizasyonu açmak için başkanlık makamına oturmak isteyen on binlerce başkan adayının da bir bildikleri olduğunu yabana atmamak lazım. Nede olsa herkesin çevresinde başkanlık maaşı ile kıt kanaat geçinen siyasetçiler olduğu gibi işini çok ama çok iyi bilen başkanlarında olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263