Türkiye’de turizm ve Seyahat denildiğinde herkesin ajandasına yazacağı noktalardan birisi olan Amasra’yı bizde uzun yıllardır ziyaret etmek istememize rağmen daha çok Ege ve Akdeniz bölgelerine doğru yöneldiğimiz için Amasra’ya gidememiştik.

Amasra’ya fazla uzak olmayan Safranbolu’ya sayısız kez gitmemizde rağmen bu şirin bölgemize neden uğramadığımızı  bugün bile anlayabilmiş değiliz.

Geçtiğimiz yıl bir vesile ile tanıştığımız Amasra belediye meclis üyesi Yaşar Denizcier’in birkaç kez “Yüksel Bey Amasra’ya gelmen lazım, seni burada misafir edecek yerimiz var, Memlekette dolaşmadık yer bırakmamışken "Dünyanın Gözü" olarak bilinen, en güzel ve sakin yerleşim merkezlerinden birisi olan Amasra’yı neden bu kadar ihmal ettiğini de anlayabilmiş değiliz, seni mutlaka burada misafir edeceğiz” dediğini de asla unutmuyoruz.

Bünyesinde Nusret Acur-Birol Elüstü-Kadir Büyükgöz-Oğuzhan Moderen-Aydemir Özcan- Burak Aytaş ve İsmail Nazlı’nın bulunduğu “ROTASIZ SEYAHAT GRUBU” bünyesine bizi de dahil edip, grup üyeleri “ Bu seferlik sen nereyi istersen oraya gidelim” teklifinde bulununca daha önce Yalova ve Yunanistan’a seyahat eden grubun bir parçası olarak planlamayı yapmakta bize kalmıştı.

Önümüzde Cunda-Burdur ve Akyaka seçenekleri de olmasına rağmen hazır böyle bir fırsat çıkmışken uzun zamandır gitmeyi düşündüğümüz Amasra konusunu gündeme getirip, Grup üyelerinin de onayını alınca geriye bir tek Amasra’da bulunan dostumuz Yaşar Denizcier’i arayıp “Yaşar abi konaklayacağımız yeri ayarla, Cumartesi günü Amasra’dayız” demek kalmışı, bizde bu görüşmeyi yaptık.

Cumartesi sabah saatlerinde  Bizimle beraber Oğuzhan Moderen ve Kadir Büyükgöz bir araçla Nusret Acur-Birol Elüstü-Aydemir Özcan ve İsmail Nazlı başka bir araçla yola çıktık, grubun diğer üyesi Burak Aytaş ise henüz b.r kaç ay önce baba olduğundan bu seferlik mazeret bildirip geziye katılamadı.

Bu şekilde büyük şehrin kalabalığından ve kaosundan kaçmak için rotamızı Türkiye'nin kuzeyine çevirdik. Aralık ayının başında havalar henüz Karadeniz için bile fazla soğumamışken kendimizi kuzeyin bu güzel ilçesinde bulduk.

Hatırlatmakta fayda var Bartın iline bağlı bir ilçe olan Amasra'ya ulaşmak için, Ankara-İstanbul otoyolundan Yeniçağa istikametinde çıkıp Bartın'a doğru ilerlemek lazım. Bartın'a vardığınızda Amasra tabelalarını takip edip iki farklı rotadan ilçeye ulaşım sağlayabiliyor, Ancak aracı kullanan Oğuzhan Moderen’in işine karışmak gibi bir lüksümüzün olmayıp “bizi Amasra’ya götür de nereden götürürsen götür” anlayışı çerçevesinde Navigayon eşliğinde Amasra’ya doğru ilerlemeye başladık.

Amasra bizim hafızamıza Fatih Sultan Mehmed'in "Lala, lala Çeşm-i Cihan bu mu ola?" sözleri ile kazınmıştı, Fatih'in bu cümleyi neden sarf ettiğini eski yoldan gidip seyir terasına uğradığımızda  kolayca anlamış olduk Seyir tepesine henüz çıkmadan  herkesin "Salih Abi" diye hitap ettiği bir beyefendi  zaten kısa bir sürede Amasra’yı bir baştan bir başa anlatmaya başlayınca dışarıya  ince bir bağlantı ile bağlı bir yarımada ve iki limanı tepeden gördüğümüzde göze benzerliğini de fark etmiş olduk.

Amasra'nın turistik sezonu haziran-eylül ayları olduğundan, bu mevsimlerde hafta sonları büyük şehirden farksız ve kalabalık olan Amasra, nisan-mayıs ve ekim aylarında daha sakin oluyormuş..

Amasra’ya girer girmez önce konaklayacağımız pansiyonu gördük, eşyalarımızı bıraktık, akşam saatine henüz epey vakit olduğundan olabildiğince çabuk bir şekilde Amasra’yı dolaşmaya başladık.

 Salih abinin anlattığına göre Büyük liman genelde insanların denize girmeyi tercih ettikleri, uzun bir kumsala sahip, bir kısmında da teknelerin bağlı olduğu alan var. Buradan kalkan yatlarla Büyük Liman, Küçük Liman ve Tavşan Adası'nı gezebilir, denizin üstünde manzaranın keyfini çıkarabilirmişsiniz.

Pers İmparatoru 3. Dara'nın yeğeni, Büyük İskender'in baldızı olan Amastris Amasra'yı M.Ö. 300-286 yılları arasında Amasra'yı kurmuş. Cenova ve Roma'dan sonra Bizanslıların yönettiği Amasra, Fatih Sultan Mehmet tarafından hiç savaşılmadan fethedilmiş.

Amastris Heykeli'nin sonunda Tarihi Çekiciler Çarşısı başlıyor. Eskiden bu çarşıda sadece yöreye özgü ahşap el yapımı eşyalar ve Bartın yöresine has bir el işi olan tel kırma işinin en güzel örnekleri satılırken şimdilerde diğer her yerin başına gelen 'Çin işi' ne yazık ki buranın da başına gelmiş durumda.

Çarşıdan çıkınca sağ tarafınızda yarım adaya ve kaleye giden yol uzanıyor. Amasra Kalesi, Romalılar tarafından inşa edilmiş, bugünkü surlar ise Bizanslılar tarafından yapılmış. Yarımadayı anakaraya bağlayan köprü ise yine Roma döneminde yapılmış ancak son yıllarda güçlendirme ve restorasyon çalışmaları ile bugünkü görüntüsüne kavuşmuş.

Birkaç saat Amasra gezisinden sonra Öğlen yemeği için sahildeki Çınar Restaurant’a uğradık, Herksin “aman sakın yemeden dönmeyin” dediği nefis salatalardan tattık, denizden hemen çıkmış mis gibi hamsileri yedik, hepsi birbirinden güzel mezeleri afiyetle mideye indirdiğimizde saat 16.00 civarını gösteriyordu.

Yemek sonrası Seyir tepesinin muhteşem manzarası eşliğinde demli çayları içtikten sonra sabah erken saatte uyanmanın ve yolculuğun ortaya çıkardığı yorgunluktan biraz olsun kurtulabilmek adına ekibe “Hadi bakalım saat 19.00’a kadar herkes biraz uyusun, akşam hava karardığında da Amasra’nın muhteşem manzarasını kaçırmayalım” uyarısını yaptıktan sonra dinlenmeye çekildik.

Saat 1830 civarında önce Oğuzhan Moderen ve Kadir Büyükgöz’ü arkasından da Nusret Acur-Aydemir Özcan-Birol Elüstü ve İsmail Nazlı’yı uyandırdık, gündüz zaten harika olan Amasra’nın ışıl ışıl caddelerinde dolaşmanın keyfini ise buradan anlatacak ifade bulamıyoruz.

Akşam yemeği için Çınar Resaurant’a girip gelen güzelim yemeklerin tadına bakmaya başladığımız saatlerde daha önce randevulaştığımız Amasra belediye başkanı Recai Çakır’da yemeğe katılınca ekip tamamlanmış oldu.

31 Mart 2019 tarihine yapılan yerel seçimde CHP adayı Recai Çakır yüzde 44.67 oran ile 1.723 oy, AK Parti adayı yüzde 26.89 oran ile 1.037 oy, MHP adayı yüzde 13.66 oran ile 527 oy, İYİ Parti adayı ise yüzde 13.09 oran ile 505 oy almış ve bu sonuçlar ile CHP adayı Recai Çakır Amasra Belediye başkanlığını kazanmış.

Amasra belediye başkanı Recai Çakır, Çankırı’lı bir öğretmen, nerede ise 20 yıldır yaşadığı Amasra’ya bundan sonra da belediye başkanı olarak hizmet etmek gibi ulvi bir görev yüklenmiş, Ancak bizim anlayamadığımız Türkiye’nin nerede ise tamamında seçime “Millet İttifakı” çerçevesinde girilirken Amasra’da İYİ Partinin neden aday çıkardığıdır, Başkan Recai ÇakırİYİ Parti seçime katılmasa burada seçimi yaklaşık yüzde 65 oy oranı ile kazanacaktım” dediğinde bizimde aklımıza “İYİ Parti genel merkezi yada İYİ Parti Bartın il başkanlığı böyle bir ayrılığa neden izin verdi” sorusu geldi.

Belediye başkanı Recai Çakır gecenin geç saatlerine kadar Amasra’yı ve bundan sonra Amasra için yapmayı düşündüğü çalışmaları anlattı, Yaz mevsiminde nüfusu normal nüfusunun 20-30 katı artan bir yerleşim merkezinin belediye başkanını olan Recai Çakır’ın plan ve programı Amasra ve Amasralılar adına bizide gerçekten umutlandırdı.

Gece geç saatlerde Recai Çakır başkanı uğurladıktan sonra bizde grup olarak Amasra’yı bir kez daha dolaştık, mis gibi havayı ciğerlerimize çektik, Doyumsuz manzaraya tekrar tekrar baktık ve ertesi gün zinde bir şekilde uyanabilmek için kendimizi yatağa attık.

Gece uyumadan önce “Tüm Cumartesi Amasra’da kaldık, sabah uyandığımızda kahvaltıyı Safranbulu’da yapalım, kısa bir gezinti, sonrasında da evimize geri dönelim” diye sözleştik.

Sabah erken saatlerde Safranbolu’ya gitmek üzere Amasra’dan ayrılırken doğa ve denizin muhteşem buluşmasını hayranlıkla izlediğimiz, kalabalıktan ve gürültüden uzak kendimizle kalabildiğimiz bu küçük ilçenin bizi oldukça etkilediğini anladık. Şehirden uzak ama aynı anda her yere çok yakın olabilmek, bol oksijen, güzel yemekler, tarihi ve doğayı aynı anda kucaklayabilmek gerçekten de inanılmaz güzellikte bir deneyim oldu.

Safranbulu’ya indiğimizde daha önce sayısız kez bu güzelim yere gelmemize rağmen sanki ilk kez geliyormuşuz gibi bir hisse kapıldık, Sobanın üzerinde ellerimizle kızarttığımız ekmekle karşı karşıya kaldığımız yöresel lezzetler ile yaptığımız kahvaltı sonrası hesap ödemek için kredi kartını uzattığımızda sorumlu delikanlının “-Efendim Pos makimız yok, Ücreti nakit alacağız “cevabı karşısında “Bu kadar güzellik sonrası böyle bir olumsuzluk olmazsa olmazdı” diye hesabı nakit ödedik ancak sorumlu gençten “bu olumsuzluğu mekanın sahibine ileteceğiz, Turizme ayak bağı olmayacağız” diye söz aldıktan sonra Safranbolu sokaklarını turlamaya başladık.

Ekibin bizim dışımızdaki üyeleri “Gelmişken Safranbolu’yu yarım saat dolaşalım” diye bir tura katıldıktan ve gördüklerini de ballandıra ballandıra anlatıp “Sen çok şey kaçırdın” serzenişlerini dinledikten ve  çarşıda alabildiğimiz kadar Lokum-Macun-tatlıyı aldıktan sonra “Elveda Amasra-Elveda Safranbolu” ifadeleri ile el sallaya sallaya yola revan olduk.

Rotasız Seyahat grubunun yurt içi ve yurt dışı gezileri bundan sonrada devam edecek, Her tarafı başka bir güzel olan memleketimizin dolaştığımız-gezdiğimiz yerlerini de elimizden geldiği ölçüde anlatmaya bunu yaparken de bu bölgeleri görmeyenlere tanıtmak adına gönüllü “Turizm elçisi” görevini yerine getirmeye çalışacağız.

ROTASIZ SEYEHAT GRUBUNU takip edin..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263