banner280

Bulunduğunuz sokakta, başının üzerinde bir simit tablasıyla geçmekte olan çocuk;

"Gevreeek! Iscak gevreeek! Gevrekçi geldi gevrekçiii!"

diye bağırıyorsa, bilin ki Ege'desiniz...

Yanından geçmekte olduğunuz manavda;

- İki okka domat daatıveecen mi?

- Daattım daattım. Aha şurecikte, alıveecen mi?

- Alcen de, çıkınımdan pareyi çıkarıveren, accık beklevecen mi?

şeklinde bir konuşmaya şahit oluyorsanız, bilin ki Ege'desiniz...

Yanınızdan geçen arabanın arkasında;

"Paran vasa bemeve, paran yoksa binmeve"

yazıyorsa, bilin ki Ege'desiniz...

Eleman arayan bir dükkanın camına yapıştırılmış kağıtta;

"Eleman Aranıpduru"

yazıyorsa, bilin ki Ege'desiniz...

Peki Ege'de iseniz, nerdesiniz demektir?

Ege'de iseniz, bilin ki dünyanın en saf gönüllü, en çalışkan, en uzun ömürlü, en dürüst ve en temiz insanlarından bir kısmının yaşadığı bir bölgedesiniz demektir.

Ege'de iseniz, dünya tarihindeki pek çok önemli medeniyetin izlerini taşıyan, medeniyetler beşiği bir yerdesiniz demektir.

Ege'de iseniz, hemen hemen her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği, yılda en az üç ürünün alınabildiği bereketli topraklardasınız demektir.

Ege'de iseniz, masmavi denizlerin ve bu denizlerde yaşayan çeşit çeşit balıkların olduğu bir yöredesiniz demektir.

Saymış olduğum özellikler ve çok daha pek çok fazlası, "İyi ki Ege'deyim" demeniz için size yetecek de artacaktır bile...

Hal böyleyken, Egeli olmayıp da herhangi bir sebeple yolu Ege'ye düşmüş olanların zorlanacakları bir hususu da belirtmekte fayda var;

O da, Ege insanının ilginç şivesi (ya da ağzı) ve konuşurken kullandığı söz ve kelimelerdir.

Egeli olmayan biri nasıl zorlanmasın ki;

Başka hangi yörede;

Isırgana dalgan,

Ebegümecine gaba,

Ayçekirdeğine çiğdem,

Simite gevrek,

Karnıbahara akbaş (ya da kelbaş),

Mısıra darı,

Artık yerine gari,

Patlıcana badılcan,

Boğaza somat,

Omuza çiin,

Karanlığa garankı,

Arkadaşa akideş,

Zıplamak yerine galgımek,

Dümdüz yerine disdirek,

Ayakkabıya babıç,

Fotoğrafa hoturaf,

Rakıya ırakı,

Mustafaya Mısdıfa,

Recepe Ercap,

Patatese kumpir,

Gömleğe işlik,

Fadimeye Hadime,

Ayşeye Aşa,

Yemek pişirmeye aş furmek,

Geliyor yerine gelipduru,

Şimdi yerine hindi,

Sırt yerine yagın,

Leğen yerine ilgen,

Eninde sonunda yerine öngücü,

denir ki?

Egeli, konuşurken çoğu zaman kestirmeden gider ve "r" harfini es geçer;

"Geliyorum, gidiyorum, bakıyorum vs" diye konuşmaz; "geliyon, gidiyon, bakıyon" neyimize yetmez bizim.

Bazen de harf yetiremeyiz kelimelere; Recep olur İrecep, Ramazan olur Imızan...

Bir de, eski Türkçede olup yeni Türk alfabesinde olmayan seslerimiz vardır bizim;

Konuşurken farkında olmadan genizden çıkarılan bu ses, Arapçadaki "nazal nun" adı verilen harfin söylenişi ile aynıdır.

Mesela, "senin, çene, yeni, deniz, gönül" gibi bazı kelimelerdeki "n" harflerini bu sesle ifade ederiz.

Egeliler (ve Akdeniz bölgesindeki bazı Türkmenler) haricindekilerin konuşmalarında bu sese asla rastlayamazsınız.

İsmin hallerine bi haller olan yerdir Ege;

Tıpkı, "Beni bi köftü yap, saat ona beş geçiyo, gızdımen bene, müsait bi yerde durar mısın vs" örneklerinde olduğu gibi...

Başka bir bölge ya da ülkede karşılaşan iki Egeli, bunlar ve benzeri sözlerden birbirlerinin Egeli olduğunu kolaylıkla anlayabilirler.

Bir de bize mahsus deyimlerimiz ve sözlerimiz vardır bizim. Bunlardan bazıları komedi filminden çıkmış gibidir;

"Köpek nenesin takkeyi, tingildeeken düşürü"

"Olmucek köpek gurban bayramında mezbahaya gidermiş"

"Dağ dağ üstüne olmuş, ev ev üstüne olmamış"

"Halkın uzağına düşen, düşmanın tuzağına düşer."

sözlerini başka hangi bölgelerde duyabilirsiniz ki...

Ege'de kullanılan şive, hayatın her anına sirayet eder. Bu şive (ya da ağız) yapmacık filan değil, en doğal haliyle kullanılır:

Bandırma'da oynanan Bandırmaspor-Buldan maçında, Bandırmaspor taraftarlarının olduğu tribünden:

- Bandırma, Bandırma!

diye slogan atılmaya başlayınca, karşı tribündeki Buldanlılar'dan cevap gecikmez:

- Bandircez, bandircez...

Yine, Denizli'de yayın yapan bir yerel televizyon kanalında spor spikeri bir futbol maçını sunarken, ağzından şu sözler dökülür:

"Evet sayın seyirciler, 10 numuralı topçunun nedeyse ortu sahadan furduğu top, galecinin bacakları arasından gidip, fililenen buluştu"

Çine'deki telefon bayisi bir dostumu ziyarete gittiğim bir gün, dükkana gelen müşterinin:

"10 nerelik gontur gatıve baken huna"

deyip telefonu arkadaşıma uzattığını gördüğümde, kahkahayı basmamak için kendimi zor tutmuştum.

Yine Aydın'da bir akaryakıt istasyonuna benzin almak için uğradığımda, istasyonundaki pompacı delikanlının:

"Nigıda?" sorusuna, ben de "Fulleve" diye karşılık vermiştim.

Bu sevimli ve doğal şivenin en güzel örneklerinin sergilendiği yerler, pazar yerleridir. Pazarcıların müşteri çekmek için kullandıkları şu sözleri, başka hiçbir yörede duyamayacağınıza gözüm kapalı bahse girerim:

"Eriik! Sulu eriik! Suyunnan deeman döndür"

"Domatese gel domatese! Daş gibi domates! Üstünde at nallat!"

"Kiraaz! Gan gibi kırmızı kiraaz! Alın kirazdan, galmaz birazdan!"

Pazara gelmiş yaşlı teyzelerin, alışveriş esnasında ağızlarından dökülen sözleri dinlemek bile, insanda adeta meditasyon etkisi yapar:

- Yuvrum, badılcanın okkası kaç lere?

- 5 lere deze, verem mi bi okka?

- Amcen yimiyoru, fazlı geli 1 okka, yarım okka ve baken hudan.

İşin garip tarafı, konuştuğunun doğru olduğuna inanan bir Egeli, bazen bunu yazılarına da aynen yansıtır. Bu nedenle bir parkta;

"Çimleri basmayın, çiçeklere koparmayın"

diye bir uyarı levhasına rastlamanız, hiç de garip değildir.

Komik, sıcak ve yalın olan bu şive, aslında içerisinde öz be öz Türkçe kelimeleri barındırır. Hızlı konuşulur, harf ve sesler yutulur, konuştukça yalınlaşır ve başkaları için daha da anlaşılmaz hale gelir.

Tıpkı, Ege'de yaşanan hayatlar ve aşklar gibi...

Kısacası, hem güzel hem de özel olan Ege şivesi, bir o kadar da zordur. Ege'de doğup, orada yaşamadıysan, ya da ekmeğini yiyip suyunu içmediysen, bazı sesleri ve kelimeleri çıkarman neredeyse imkansızdır. Bu şiveyi konuşan insanlar, nereye giderlerse gitsinler, alışkın oldukları bu şiveden kolayca vazgeçemezler. "Ben değiştim." diyenlerin çoğu;

"İstanbul'a geldik garik, garik demeyelim garik"

diyenler kadar değişebilmişlerdir. Çünkü, bir kez bile gelip görmüş olanların, gönüllerini bıraktıkları yerdir Ege...

Esen Kalın Sevgili Okurlarım...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263