Belki yaşadığımız zaman itibarı ile belki de hayat tarzı vesilesi ile Sinemaya gitme alışkanlığı bizde fazlaca gelişmedi, Belli zamanlarda arkadaşlarımızın ısrarı ile gitmek zorunda kaldığımız sinemalarda fırsatı ganimet bilip uykuya daldığımız zamanlarında fazlaca olduğunu biliyoruz.

Sonraları evlerimizin baş köşesine Siyah-Beyaz televizyonlar misafir olup bütün hane halkı televizyonların karşısında adeta saatler boyunca hiç kıpırdamadan hoşlansın hoşlanmasın bekleyince zaten pek fazla aramızın olmadığı sinemadan iyiden iyiye uzaklaştığımızı hatırlıyoruz.

Öylesi siyah beyaz günlerde Pazar günleri daha çok yabancı Kovboy filmleri Salı akşamları da Türk filmleri gösterilir, Türk halkı da pek çok program ile birlikte sinema filmlerinin gösterildiği zamanlarda televizyonun karşısından ayrılmazdı.

Bir devlet memuru olan rahmetli babam özellikle Salı akşamları Televizyonda sinema başlamadan önce bakkaldan fındık-fıstık başta olmak üzere bildiği ne kadar kuruyemiş manavdan da meyve alır sinemanın başlaması ile birlikte herkes bir taraftan pür dikkat filme odaklanırken bir taraftan da bulduğu bütün nevaleyi mideye indirmeye uğraşırdı.

Özel Televizyon kanallarının ortaya çıkması ile birlikte Televizyonda sinema filmleri daha da çoğaldı, Hemen her kanalda pek çok sinema filmi varken o zaman kilidi olan televizyonların anahtarı daha çok rahmetli babamda olduğundan bir noktadan sonra tarihi film seyretmek gibi bir alışkanlığımız oluştu.

Başrolünde Kartal Tibet’in oynadığı Suat Yalaz’ın meşhur roman Kahramanı Tarkan sinema filminin televizyonda oynayacağı zamanlarda bizde ayrı bir heyecan olurdu , Karşısına çıkan her zorlukta Tarkan’ın “Atıl Kurt” şeklindeki talimatını, Cemoka’yı, Altar’ı, Tan’ı, Büyücü Goşha’yı hep Tarkan filmlerinde sevdik.

Rahmetli babamın sinemaya olan ilgisinin başrolünde Cüneyt Arkın’ın oynadığı Malkoçoğlu ve Battal Gazi Destanı serilerinin hayatımıza girdiği dönemlerde anladık, Malkoçoğlu yada Battal Gazi filmleri televizyonda yüz kere gösterilmişse bizde rahmetli babamla birlikte belki yüz kere sonunu ezberlediğimiz filmleri büyük bir fedakarlıkla izlemeye devam ettik.

Babam sinema seyrederken filmde Malkoçoğlu’nun bütün dostlarının dostu, onun ne kadar düşmanı varsa hepsinin düşmanıydı,

Aynı durum Battal Gazi serisi içinde geçerliydi,

Malkoçoğlu’nun yada Battal Gazi’nin düşmanları ile ilgili olumlu bir ifade kullanmak en azından okkalı bir küfür yemek için yeterli bir sebep oluyordu.

Artık yüzlerce kez seyretmekten bunaldığımız zamanlarda “Baba bu seyrettiğimiz sadece bir sinema filmi gerçekler ile hiçbir alakası yok” demeye çalıştığımız zamanlarda da “Oğlum biz müslümanız görmüyormusun kafirlerin bu çocukları yok etmek için ne kadar büyük bir çaba gösterdiklerine siz düşmandan yana değil Malkoçoğlu’ndan, Battal Gazi’den yana olun ki onlarında kendilerine güveni gelsin, teslim olmasınlar” şeklinde öğüt vermeyi de ihmal etmezdi.

Belli bir zaman sonra bizim bünyemizden çıkan kahramanlara yurdumuzun dışından gelen kahramanlarında eklendiğini gördük, o zamanlarda henüz farkına varamasak ta yavaş yavaş dünyanın jandarması haline gelmeye başlayan ABD’ tarafından evlerimize kadar giren Rambo ve Rocky gibi kahramanlar bizi en az Malkoçoğlu ve Battal Gazi gibi hatta onlardan biraz daha fazla etkilemeye başlamışlardı.

Biz durumu yavaş yavaş kavramaya başlamışken Rahmeti babamda da belirmeye başlayan değişimi de fark ediyor ancak “galiba yanılıyoruz” şeklinde düşünmeyi de ihmal etmiyorduk,

Ancak Rocky ve Rambo filmlerini seyrederken babamdaki heyecanı görünce de ABD Emperyalizminin dünyayı dümdüz etmeye başlayacağını dünyadan gelecek tepkileri de en aza indirmek, gerekiyorsa da sıfırlamak adına sinema yolu ile böyle bir mücadeleye başladığının sinyallerini alıyorduk.

Bir akşam eve geldik babamı Televizyonun karşısındaki koltukta yerini almış beklerken bulduk ,

Daha “Nasılsın iyimisin” demeye fırsat kalmadan “Sesinizi çıkarmayın bu biraz sonra Rocky Rus boksörle maç yapacak, Rocky kazansın diye dua ettim, sizde dua edin” dediğinde ABD’nin hedefine son derece kolay bir şekilde ulaştığının farkına vardık.

İşin daha garip tarafı filmin finalinde rus boksör tarafından biraz hırpalanan Rocky’nin kan revan içerisindeki halini gören babam “ Şu Rocky’e vurmuyorlarmı sanki bana vuruyorlar, Salonda bir sürü insan var Allah rızası için bir tanesi de çocuğa yardım etmiyor, Bütün Rusların Allah belasını versin” dediğinde ABD’nin bütün dünyada psikolojik savaşı kazandığını anlamış olduk.

Babam yıllar önce rahmetli oldu,

Dünya ABD ile Rusya arasında sıkışmış vaziyette nereye gideceğini bilemeden yoluna devam etmeye çalışıyor,

Kartal Tibet ve Cüneyt Arkın yaşlandı,

Dolayısı ile Tarkan’da, Malkoçoğlu’da, Battal Gazi’de misyonunu kısmen tamamlamış ve aramızdan çekilmiş oldular,

Onlar aramızdan çekilmeseler de yapacakları bir şey zira artık savaşlar onların zamanındaki gibi Kılıçla-kalkanla-topla-tüfekle yapılmıyor.

Ve biz o gün bu gündür kaldık ABD’nin merhametine…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263