“Üniversite eğitiminin birinci amacı aslında düşünmeyi öğrenmektir“

GENEL

- Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: - "Üniversite eğitiminin birinci amacı aslında düşünmeyi öğrenmektir. Farklı disiplinlerde, farklı alanlarda uzmanlaşmadan önce yaptığımız eylemin manası üzerine fikir yürütmeyi, kafa yormayı öğrenmektir" - "Hikmet, varlıkların hikmetini, sebebini anlamaya çalışmak, onları iyi, güzel ve doğru zaviyesinden doğru şekilde anlamayı da ifade eder. Bugün İslam dünyasının hikmete her zamankinden daha fazla ihtiyacı var"

BURSA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Üniversite eğitiminin birinci amacı aslında düşünmeyi öğrenmektir. Farklı disiplinlerde, farklı alanlarda uzmanlaşmadan önce yaptığımız eylemin manası üzerine fikir yürütmeyi, kafa yormayı öğrenmektir." dedi.

Kalın, Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) 2019-2020 akademik yıl açılış dersinde yaptığı konuşmada, yeni dönemin hayırlı olmasını diledi.

Üniversite eğitiminde asıl hedefin, bir alanda uzmanlaşmadan önce varlığa ve kişinin kendisine ilişkin bir tasavvur ortaya koymak olduğunu dile getiren Kalın, "Eskilerin 'büyük varlık dairesi' dediği o yaradılış ekonomisi içinde nereye ait olduğumuza dair bir fikre, hedefe, tasavvura sahip olmaktır. Dolayısıyla daha işin başında tefekkür üzerine düşünmemiz gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Üniversite eğitiminin birinci amacı aslında düşünmeyi öğrenmektir. Farklı disiplinlerde, farklı alanlarda uzmanlaşmadan önce yaptığımız eylemin manası üzerine fikir yürütmeyi, kafa yormayı öğrenmektir." ifadelerini kullandı.

Hangi alanda eğitim alınırsa alınsın bu faaliyetlerin özünde kendini bilme ve bilmek yoluyla kendini bulma çabasının olduğuna işaret eden Kalın, bunun için de bilgi tasavvurunu doğru çerçeveye oturtmak gerektiğini anlattı.

Kalın, Türkçe'de "düşünmek" diye ifade edilen eyleme karşılık gelen çok zengin bir kelime hazinesinin olduğunu belirtti.

Bu zenginlikten örnekler veren Kalın, şöyle devam etti:

"Büyük oranda unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz ama her birinin bu yolculukta bize rehberlik ettiği kelimelerimiz... 'Tefekkür', 'tezekkür', 'teemmül', 'tedebbür', 'nazar', 'itibar', 'rey sahibi olmak' gibi çok zengin bir kelime hazinemiz var. Bunları tek bir kelimeye indirgediğimizde, mesela 'düşünmek' dediğimizde adeta bir ustanın çantasındaki farklı farklı aletleri tek alete indirgemiş oluruz. Tabii ki o bir aletle de belli işler yapabiliriz, ağacı yontabilir, bir vidayı sıkıştırabiliriz ama bilmemiz gerekir ki farkında olmadan elimizdeki alet setini daraltarak aslında eşya ile olan ilişkimizi de daraltmış oluruz. Bugün Türkçede yaşadığımız fakirleşme, kuraklaşma, kelimeleri şu ya da bu gerekçeden dolayı unutma, ihmal etme eğiliminin ya da alışkanlığının bizim düşünce ve fikir dünyamız üzerinde de çok olumsuz etkisi olduğunu akılda tutmamız gerekiyor."

- "Her mana kelimelerle ifade edilebilecek diye bir kayıt yok"

Kalın, düşünmek ile dil arasındaki ilişkinin sıkça araştırılmış bir konu olduğunu hatırlattı.

Her mana kelimelerle ifade edilebilecek diye bir kayıt olmadığına değinen Kalın, "Kelimeler, kavramlar elbette ulaştığımız manaları ifade etmek için önemlidir ama bunların dışında formel olarak ifade edilemeyen manalar da vardır. Sanat, işte bu manaların ifade edildiği en önemli faaliyet alanlarından biridir." değerlendirmesinde bulundu.

Öğrencilere seslenen Kalın, şöyle konuştu:

"Hangi alanda okursanız okuyun kendinizi diğer alanlarda geliştirmenin gayreti içinde olun. Bunu sadece akademik kariyer olarak değil, öncelikle kendinizi gerçekleştirmenin aracı olarak, bir anlamı olarak yapmaya çalışın. Aslında çağımızın 'dünya vatandaşı' olarak tabir edilen insanları var. Çok disiplinli, çok boyutlu bir eğitim almak zorundalar. Modern dünyanın bu karmaşık yapısını anlayabilmemiz için de bizim daha sofistike dünya araçlarına ihtiyacımız var. Dolayısıyla diğer alanlarda kendinizi yetiştirirken bunu sadece bir akademik zorunluluk olarak da görmeyin, tam tersine çıktığınız yolculukta sizi zenginleştirecek, yeni ufuklara taşıyacak birer basamak, birer yoldaş olarak görmenizde fayda var. Kendi kültürümüze öz güvenle bakmanın zamanı geldi ve geçiyor. Kültürel hiyerarşiler kurarak, 'Şu kültür ileridir, bu kültür geridir', 'Şu sanat formu gelişmiştir, bu sanat basittir' gibi ilkellikleri artık bir kenara bırakmamız gerekiyor. Biz bugün halen kendi tarihimize, insanlık tarihine bile bakarken Avrupa merkezli tarih anlayışının derin etkisinden, ağır yükünden bütünüyle kurtulabilmiş değiliz."

Kalın, "hikmet" kavramının, varlıkların sebebini açıklayan fikir çabası olduğuna dikkati çekti.

Hikmetin, bir şeyin sebebini ortaya koyduğunun altını çizen Kalın, "Neden sorusunu hayatımızın her alanında her daim sormak zorundayız. Bilimler, fizik bilimleri, tabiat bilimleri 'nasıl' sorusunu cevaplarken, felsefi bilimler din, ilahiyat, tefekkür, 'neden' sorusunu cevaplar. Fizik, kimya, astronomi gibi bilimler bize evrenin nasıl işlediğine dair çok önemli bilgiler sunar. Bunlardan azami derecede istifade etmek ve bu alanlarda çok ciddi çalışmalar yapmak zorundayız." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, hikmetin bütün ilim dallarını, fikir alanlarını birleştiren düşünce biçiminin adı olduğunu aktardı.

- "Güzel olan bir şey yanlış olamaz"

Hikmetin, insanlara iyinin, doğrunun ve güzelin birbirinden ayrılamayacağını öğrettiğini ifade eden Kalın, şunları kaydetti:

"İyi olan bir şey çirkin olamaz. Güzel olan bir şey yanlış olamaz. Bunlar birbirlerinin kardeşleridir. Modern dönemde bunların birbirlerinden giderek ayrıştığını, iyinin başka bir alanda, güzelin başka bir alanda, doğrunun başka alanlarda tanımlandığını gördük. Halbuki eğer doğru epistemolojiye, iyi ahlaka, güzel estetiğe tekabül ediyorsa bunlar ancak bir arada bulunduğu zaman biz varlığı doğru anlayabiliriz. İşte o zaman gerçekten bu üç kavram üzerine dayalı bir medeniyet inşa edebiliriz. İyinin, doğrunun ve güzelin bir arada olduğu medeniyet tasavvurunu ancak böyle bir perspektifle ortaya koyabiliriz. Hikmet, varlıkların hikmetini, sebebini anlamaya çalışmak, onları iyi, güzel ve doğru zaviyesinden doğru şekilde anlamayı da ifade eder. Bugün İslam dünyasının hikmete her zamankinden daha fazla ihtiyacı var."

BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz da 1975 yılında kurulan üniversitenin, Türkiye'nin en köklü yükseköğretim kurumlarından olduğunu bildirdi.

Üniversitede yaklaşık 76 bin öğrencinin bulunduğunu anlatan Kılavuz, BUÜ'nün kaliteyi önceleyen bir araştırma üniversitesi olduğunu, araştırma projeleriyle daha kaliteli üniversite oluşturmanın hayali ve gayreti içinde bulunduklarını aktardı.

Konuşmaların ardından Prof. Dr. Kılavuz, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'a ebru tablo takdim etti.

Müzik dinletisinin de sunulduğu programa, Bursa Valisi Yakup Canbolat, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, bazı milletvekilleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.