Her gün ciddi  ve ağır konuları paylaşmak, paylaşılanları okumak ve görmek inanın bizi de sıkıyor…

Sosyal medya günlük hayatımıza girmeden sanki daha bir mutluyduk gibime geliyor…

 Çünkü en azından kimse  böyle bir sıkıntı çekmiyor, en azından karşılıklı olarak hayatın bazı sıkıntılarını bir araya gelerekten birbirlerine anlatır belki de çözüm bulur ve rahatlıyordu…

Şimdi herkes kendi içine kapanık hayatın zorluklarından ötürü ve ancak sosyal medya aracılığı ile belki  birbirleri ile iletişim kuruyor…

Neredeyse, aynı evin içindeki insanlar bile birbirleri ile ancak akıllı telefon ile iletişim kuracak…

 Örneğin evin oğlu mutfaktaki annesine şöyle yazıyor elindeki akıllı cihaz vasıtası ile: “ Anne yemek hazır mı?”

Annesi de aynı usulle  yine cihazla yanıtlıyor:

“ Oğlum az kaldı.. İstersen gel  sen de şu salatayı hazırlamada bir yardımcı ol…”

Durumlar işte böyle…

Günümüz iletişim araçları vasıtası ile insanlar arasındaki birebir iletişim kesilmiş, yerini Web iletişim almıştır…

İnsanların yüzleri asık, ancak sosyal medya kanalıyla mutlu görünüyorlar…

 Örneğin kim nerede, nasıl ve ne gibi etkinlikler yapamış?

 Kim hangi ve nasıl arabaya binmiş…

Kim ne yemiş,

 Kim ne içmiş?

Kim hangi AVM’de soluğu almış?

Kim evine hangi eşyayı almış?

 Bütün bunları insanların sosyal medyadaki dünyasından ve sayfalarından rahatça öğrenebilirsiniz…

Gerçek hayatta herkes mutsuz, suskun ve somurtkan…

 Gel gelelim ki, sosyal medyada herkes çiçek gibi açılıyor…

Burada herkes mutlu…

 Burada herkes pembe görüyor…

 Burada herkes filozof…

Burada herkes bilge, bulunmaz hint kumaşı ve paylaşılmaz…

Gerçek hayatta söylenemeyen şeyler buradan söylenebiliyor belki de paylaşılabiliyor…

Hayatın zor yanları da elbette buradan paylaşılıyor, dert yananlar fikir soranlar da var…

Ancak hepsi haliyle sosyal medya aracılığı ile yapılmakta…

Gerçek hayatta…

Caddede…

Sokakta…

Parktaki bankta…

Otobüste…

Metroda…

Metrobüste…

 Trende…

 Birbirleri ile sohbet eden insanları biraz zor görürsünüz artık…

Herkeste kulaklık…

 Elindeki akıllı cihazın derinliklerine dalmış…

 Telgraf tellerine dizilip sessizliğe bürünen kuşlar görüntüsünde…

Herkesin bir derdi, belki sıkıntısı…

Elbette var…

Ama karşılıklı bunları paylaşmak yok…

Eskidendi o güzel  ve yardımsever dostluklar…

Görmüyor musunuz günümüzde, eski dostluklarda birden bire ayrılık rüzgarları esiyor…

 Dostluklar aynı açık havada yanmakta olan titrek birer mum ışığı gibi…

 En ufak bir esinti söndürüverir…

Eskiden büyüklerimiz şöyle derlerdi: “Tarih bir tekerrürden bir döngüden ibaret..”

Acaba eski günlerdeki gibi dostluklar, yani sahici dostluklar ve o güzel sahici havalar geri gelir mi dersiniz?

Eskiden büyüklerimiz şöyle derdi: “ Silah çıktı mertlik bozuldu…”

Şimdi de buna şunu eklemek lazım gelir belki de: “ Sosyal medya çıktı, sahici dostluklar bitti…”

Dostları Eşref’e, “Haberin vara mı Baba, Abdulhamit’in oğlu olmuş”

“Adını ne koymuşlar acaba?” diye sorar Eşref.

“Ertuğrul”

“Biz yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik sanıyorduk. Demek ki yeniden başlayacağız!” demiş.

İşte öyle yuvarlak  şekilli bir dünyada yuvarlanıp gidiyoruz.

 Hakkımızda hayırlısı bakalım..

Şimdilik bu kadar!

 SAĞLICAKLA KALIN!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263