Türk insanı için misafirliğin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur, evinin yada iş yerinin kapısından içeriye giren herkesi “Allah misafiri” olarak gören herkes misafiri memnun etmek için neyi var neyi yok feda etmek için büyük bir yarış içerisine girer.

Son yıllarda ekonomik durumu normal şartlarda olan aileler dışarıdan gelen misafirlerini evde ağırlamaktan ziyade toplum tarafından iyi bilinen restaurantlarda ağırlar dolayısı ile misafirlerinin damak tadı ile uğraşmazlardı.

Şimdi durum elbette ki en azından bir yıl öncesi gibi değil,

Biz çoğunlukla herhangi bir şekilde ziyaretimize gelmek isteyenlere “ Öğlen zamanı gel birlikte yemek yiyelim” teklifinde bulunmaktan büyük bir keyif alırdık.

Birden bire hiç kimsenin anlayamadığı bir şekilde başlayan ve nerede duracağı da bilinmeyen zamlar sonrası pek çok insan gibi bizde yıllar yılı var olan “misafir ağırlama” alışkanlığından mecburen uzak durmaya özen göstermeye başladık.

Sözünü ettiğimiz misafirlikler öyle bol sıfırlı ikramlar değil,

Daha bir yıl öncesine kadar dostlarımız ile rahat rahat akşam yemeklerinde buluştuğumuz restaurantların kapısından geçmenin mümkün olmadığını hemen herkes gibi bizde görüyoruz.

3-4 gün önce şehir dışından gelen bir misafirimizin “-Sana geleceğim diye yemek yemedim, hadi beni yemeğe götür” teklifine “tamam” dedikten sonra 2 kap yemek yediğimiz esnaf lokantasında 450 lira hesap ödeyince kapıdan çıkarken “en iyisi işyerlerine sefer tası ile gelmek” diye mırıldandığımızı hatırlıyoruz.

Yine geçtiğimiz günün sabahı bir arkadaşımız ile birlikte yaptığımız orta halli bir sabah kahvaltısına 265 lira hesap gelince artık dışarıda kahvaltı yapmanın yemek yemenin en azından bizim için lüks olduğuna kanaat getirdik.

Tabi ortaya çıkan bu pahalılığı sadece ve sadece müessese sahiplerine bağlamak son derece yanlış olur, Başta akaryakıt olmak üzere elektriğe-suya-doğalgaza yapılan inanılmaz zamlardan sonra sözünü ettiğimiz işyerlerinin sattıkları ürünlere zam yapmamaları da zaten olası değil.

Bu kadar pahalılık karşısında tüketiciler yani bizler bir şekilde “-Bu kadar pahalı ürünleri tüketmenin anlamı yok, en iyisi yemeği evde yiyelim” şeklinde tek taraflı bir irade ortaya konulabilir.

Peki sözünü ettiğimiz işletmelerin sahipleri nasıl bir çıkar yol bulacak.?

O işyerleri her sabah kapılarını açmak zorunda, satmayı düşündükleri ürünleri işyerlerinin raflarında sergilemek zorunda, Eğer o işyeri sözünü ettiğimiz lokantalardan birisi ise köfteyi, salatayı, tatlıyı ve diğer yemekleri raflarda hazır bulundurmak zorunda.

2 gün rafta bekleyen salatayı, tatlıyı, köfteyi yada diğer yemekleri raflarda, dolaplarda bekletmenin mümkünü yok, önce sözünü ettiğimiz ürünler çöpe atılacak, sonra aydınlatmayı sağlayan lambaların bir kısmı kapatılacak, olmadı çalışan personelden birkaç tanesi işten çıkartılacak, Kiralar, SGK, Vergi birikecek, en sonunda da işyerinin kapısına “Devren satılık” tabelası asılacak.

İş dönüp dolaşacak “Ya misafir gelirse..!” noktasına dayanacak.

Misafir gelirse misafiri ağırlayanın cebi yanacak.

Misafir gelmezse işyerleri kapanmak zorunda kalacak.

Her iki halde de sorun büyük.

Çözebilene aşk olsun…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263