Şükürler olsun ki Gazze'de ateşkes ilan edildi ve yurtlarını terk etmeye zorlanan binlerce Filistinli evlerine dönmeye başladı. Heyhat, gel gör ki döndüklerinde başlarını sokabilecekleri ne bir ev, ne de başka bir şey bulabildiler. Zira zalim İsrail ordusu Gazze'de taş taş üstünde bırakmamış, cami, hastane, okul veya ev demeden her şeyi yakıp yıkmıştı.

...

Bazen savaşların görünen galibiyle gerçek galibi aynı taraf olmayabilir. İsrail-Filistin savaşındaki manzaraya bakınca, bu savaşın görünen galibinin İsrail olduğunu düşünebilirsiniz.

...

Ama kazın ayağı hiç de öyle değil, bu savaşın gerçek galibi kesinlikle Filistin'dir. İsrail Gazze'yi yakıp yıkmış ve binlerce Filistinli'yi şehit etmiş olsa da, Filistinlilerin inanç, azim, cesaret ve umutlarına zerrece zarar verememiştir. Yaşanan onca hadiseye rağmen 'intifada ruhu' dimdik ayakta ve zulme karşı eskisinden daha güçlü...

Şehirler yakılıp yıkılsa bile, yıkılmayıp ayakta kalan insanlar o şehirleri yeniden inşa edebilirler. Gene unutulmasın ki, savaşların gerçek kazananları muharebe alanında üstün gelenler değil, vicdanlarda olumlu manada yer edinenler ve gönülleri fethedenlerdir...

...

Gazze halkı evlerini, okullarını, hastanelerini ve hatta canların kaybetmiş olabilirler; fakat bu kanlı savaşta İsrail ve Siyonistler, bir daha asla elde edemeyecekleri surette onurlarını, şereflerini ve itibarlarını kaybettiler. Unutmayın ki şerefli bir ölüm, şerefsiz bir ömürden daha kıymetlidir...

Siyonistlerin İşlemiş olduğu savaş suçları ve Filistinli Müslümanlara uyguladıkları soykırım, dünya var oldukça alınlarında kara bir leke olarak kalacak ve tarihin kanlı sayfalarına kazınacaktır. Savaş geçici ya da daimi olarak bitmiş olsa da, bu saatten sonra İsrail toprakları İsrailliler için koskoca bir açık hava hapishanesinden başka bir şey değildir. Ne acıdır katil İsrail Hükümeti sadece Filistinlilere zulmetmekle kalmamış, kendi halkına da çok büyük bir kötülük yapmış durumdadır...

Açıkça söylemem lazım ki, imzalanan ateşkese rağmen İsrail ve onun destekçisi Siyonistlere zerrece güvenmiyorum. Zira dürüstlük ve güven cibilliyet meselesidir ki bu hususta İsrail Devleti olağan şüphelidir. Bunun böyle olduğunu, daha ateşkes görüşmeleri devam ederken yaptıkları cibilliyetsizlikten de anladık. Zira ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesine saatler kala İsrail ordusuna ait uçaklardan Gazze Şeridi'ne, üzerinde "alaycı" ifadelerin yer aldığı broşürler atıldı. Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, söz konusu broşürlerde İsrail ordusunun saldırılarıyla yıkılmış evlerin fotoğrafları ve "Zafer kapıda mı, yoksa henüz değil mi?" gibi alaycı ifadeler yer alıyordu...

İsrail'in ne denli zalim ve acımasız bir Devlet olduğunu, takas yoluyla esaretten kurtarılan esirlere bakınca da kolaylıkla anlamak mümkün oldu. İsrail'in aylardan beri çeşitli hapishane ve hücrelerde tuttuğu Filistinliler bitkin ve perişan vaziyette iken, Filistinlilerin elinde esir olanlar gayet sağlıklı, gürbüz, mutlu ve adeta birkaç aylık tatilden evlerine dönen tatilciler gibiydiler. İşte insanlık böyle bir şey, herkese nasip olmaz.

Düşmana bile merhamet, bizim gibi Müslüman toplumların en büyük hasletlerinden biridir. Şükürler olsun ki, bizler savaşta bile olsa insanlıktan ve adaletten asla vazgeçmeyen bir Peygamberin ümmeti ve her şart ve koşulda adaleti emreden bir dinin nensuplarıyız...

...

"Hal (tavır) kalden (sözden) üstündür" ...

Bu bağlamda düşünüldüğünde, tebliğin en güzelinin sözden ziyade hal ile yapılanın olduğunu belirtmeniz gerekir.

Bizim önemsiz gördüğümüz bir tavır, belki başkaları için çok önemli bir mesaj değerindedir. Bu nedenle insan hal ehli olmalı ve her şart altında davranışlarına çok dikkat etmelidir. Konuyla alakalı şu ibretlik hikaye, bu durumun apaçık bir örneğidir:

Londra'daki bir camiye Türkiye'den yeni gönderilen bir imam, şehre gitmek için otobüse bindiğinde çoğu zaman aynı şoföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 Penny fazla vermiş.

İmam oturup da parasını sayınca yanlışlığı fark etmiş ve kendi kendine 20 Penny'yi şoföre geri versem mi diye düşünmeye başlamış. İçinden bir ses, "Çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Ayrıca, otobüs şirketi zaten çok para kazanıyor ve sadece 20 Penny onlara bir şey yapmaz, bu nedenle de parayı geri vermesem de olur" diyormuş.

Fakat inmesi gereken durağa gelince imam fikrini değiştirmiş ve şoförün yanına gidip "Paranın üstünü fazla verdiniz" deyip 20 Penny'yi iade etmiş. Bu tavır üzerine şoför gülümseyerek demiş ki, "Siz sanırım caminin yeni imamısınız. Aslında İslam'ı öğrenmek için uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum. Biliniz ki size bilerek fazla para verdim ve nasıl tepki göstereceğinizi görmek istedim."

Bu sözler üzerine şaşkına dönen İmam, otobüsten inerken yere yığılmamak için bir direğe tutunuyor ve gözlerinden dökülen yaşlarla şöyle sesleniyordu;

- Allahım Az daha İslam'ı 20 Penny'e satıyordum...

İşte tıpkı bu hikayede olduğu gibi, savaş şartlarında bile Filistin halkı dinlerini asla satmadı. Onların göstermiş oldukları cesaret, sabır, inanç ve ahlak dolu tavır bütün dünyanın takdirini topladı ve sırf bu nedenle pek çok milletten binlerce kişi İslam'la müşerref oldu. Bir başka deyişle, tavır söze bir kez daha galip geldi...

Netice olarak söylemek gerekirse;

İsrail-Filistin Savaşında;

Binlerce Müslüman öldü, ama İslam kazandı,

Zulüm kaybetti, merhamet kazandı,

Fevrilik kaybetti, sabır kazandı,

Her türlü teknolojiye karşı, yürek kazandı,

Soysuzluk kaybetti, asalet kazandı,

Söz değil, tavır kazandı...