Çok değil daha beş on sene öncesine kadar dünyayı küresel bir köy olarak kabul eden bir anlayış hâkimdi.

Kendilerini liberaller olarak tanıtan entelektüellerin dillerinden özgürlük ve demokrasi söylemleri hiç düşmüyordu.

Dünya vatandaşlığı gibi yeni bir hüviyetten bahsediyorlardı.

Evrensel hukuk normları ve değerleri üzerinden yeni bir dünya inşa etmenin hayalini kuruyorlardı.

Toplumlar arasındaki yakınlaşmanın doğal sonucu olarak, kültürlerarası çatışmanın son bulacağı, aynı dili konuşan, aynı yemeği yiyen, aynı müziği dinleyen bir dünya öngörüyorlardı.

Sınırların anlamsızlaştığı, soğuk savaş döneminden kalma ülkeler ve toplumlar arasında dikilen duvarların yıkıldığı yerine barış köprülerin inşa edildiği, savaşların olmadığı bir ütopya vadediliyordu.

Devletler küçülecek, küresel şirketler ve sivil toplum kuruluşları eliyle bu düzen kurulacaktı.

Ama olmadı, bu ütopya sonunda geldi duvara tosladı.

Soğuk savaş döneminden kalma Berlin Duvarını 1987 yılında yıkanlar, 2017 yılında Meksika sınırına duvar çekeceklerini ilan ettiler.

Aslında bu tarih dünyayı küresel bir köy olarak formülleştiren düşüncenin de iflas ettiğinin ilanıdır.

Ancak artçı sarsıntıları devam ediyor.

Rusya’da Putin’in göreve gelmesi ile küresel sermayecilere karşı başlattığı savaş, ABD’de Trump’ın göreve gelmesi ile neticelendi. Devlet çekildiği alana yeniden döndü.

Dolayısıyla bugüne kadar şirketler, sivil toplum kuruluşları eliyle kullanılan birçok yetki ve inisiyatif geri alındı.

Kuşkusuz Türkiye’de 2013 yılından bugüne yaşanan süreçleri, dünyadaki bu gelişmelerden ayrı değerlendirmek yanlış olur.

Küresel sistem; terörizmin yaygınlaşması nedeniyle güvenlik kaygıları, küresel sistemin adaletsiz gelir dağılımına bir çözüm getirememesi ve hatta körüklemesi, emek hırsızlığı gibi nedenlerle toplumsal desteğini kaybetti.

Çareyi insanlar devlete sığınmakta gördü.

Ancak devletin düzenleyici, denetleyici ve kuralları tek belirleyici olarak ortaya çıkmasının da bazı sonuçları oluyor.

Kendini yeterince güvende hissetmeyen devletten daha fazla güvenlik önlemi almasını istiyor.

Daha fazla güvenlik önlemi demek toplumlar arasına yeni duvarlar örmek demek. İnsanlar, devletten iş istiyor, aş istiyor.

Yabancı birisinin gelip işine, aşına ortak olmasını istemiyor.

Bu durum, yabancı düşmanlığını, göçmen karşıtlığını körüklüyor.

Gümrük duvarları ile vize duvarları ile gittikçe ayrıştırılan bir dünya demek.

Aynı zamanda devleti yönetmeye talip olanlar, daha fazla popülist söylemlerle, kendi seçmen kitlelerini mobilize etme yolunu seçiyorlar.

Bu durumda çeşitli kaygılarla ülkeler arasına, toplumlar arasına örülen duvarlar kâfi gelmiyor.

Aynı toplumun, farklı düşüncelerde olan katmanları arasına da benzer duvarlar çekiliyor. İnsanları birleştiren köprülerin yerini duvarlar alıyor.

Umarım insanlar yağmurdan kaçarken, doluya tutulmazlar.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263