Yaptığımız birkaç amatör denemeyi bir kenara bıraktığımızda  Medya dünyasında var olduğumuz tarih 1989 yılında Nevzat Coşkun ile birlikte İstanbul/Cağaloğlu’nda faaliyet gösteren ve bünyesinde 2 adet  57/82 ebadındaki baskı makinası, eskilerin entertip diye bildiği dizgi makinasının da bulunduğu bir matbaanın koltuğunu, masasını, el pedalı dahil tüm baskı araçlarını bir kamyona yükleyip Gebze’de BAKIŞ isimli gazeteyi yayın hayatına başlattığımız zamandır.

1989 yılında bir taraftan BAKIŞ isimli gazeteyi yayınlarken diğer taraftan da Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu yönetimindeki , bütün yazarları cezaevinde bulunan  dünyadaki tek yayın kuruluşu  olan BİZİM DERGAH  dergisini basıp yurt içine, yurt dışına dağıtmak gibi bize göre dünyanın en kutsal görevini yerine getirmeye çalışıyorduk.

1989 yılı itibarı ile başlayan gazeteci kimliğimiz şükürler olsun ki halen devam ediyor, aradan geçen 30 yıllık zaman zarfında çok kısa anlar dışında hiç durup dinlenmeden hem kendi yayın kuruluşumuzda yazarken uzun sayılabilecek bir süre önce Ortadoğu gazetesinde sonra daRadikal gazetelerinde yazdık. Şu sıralar kendi yayın kuruluşlarımız olan Dokuz haber gazetesi/ Kocaeli Bakış Gazetesi/ Yeni Gebze gazetesi ve Kocaeli Öncü gazetelerinde her gün yazı yazarken Muğla’daki dostlarımızın talebi ile bölgenin en güçlü yayın kuruluşlarından birisi olanMuğla Yenigün gazetesinde de baş yazarlık yapıyoruz, daha doğrusu yapmaya çalışıyoruz.

Aradan geçen 30 yıllık zaman zarfında epey bir tecrübeye sahip olmamıza rağmen bu sektörde ki en önemli şeyin iki kişi arasında konuşulan ve gizli kalması gereken sohbetlerin karşı taraf istemediği yada izin vermediği taktirde asla ama asla medyada paylaşılmaması ile ilgilidir.

30 yıllık süre içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil görüşmediğimiz sohbet etmediğimiz, evinde misafir olmadığımız yada evimizde misafir etmediğimiz siyasetçi, nerede ise yok gibidir, Sayısız belediye başkanı, yüzlerce STK başkanı/sayısız, Milletvekili/Bakan/ İl-içe-Belde başkanı ile sohbet ettik, derdimizi anlattık onların derdini dinledik, kendileri ile ilgili özellerini duyduk, kendi özelimizi anlattık.

Sözünü ettiğimiz bu sohbetlerde muhatabımız bize “Yüksel Bey/Yüksel kardeşim bu anlattıklarımız aramızda kalsın, zira bu özel bir sohbet” dediği andan itibaren bu özel konuşmanın bizimle birlikte toprağa gideceğini şahsımızı yakından tanıyan hemen herkes zaten çok yakından biliyor, Belki de dostluklarımızın uzun sürmesi medya sektöründeki güvenirliğimizin olması bu tür hadiselere verdiğimiz olağanüstü değer ile ilgilidir.

Bu girizgahı şunun için yapma gereği duyduk, geçenlerde çalıştığı gazeteden “ kovulduğunu” pehlivan tefrikası gibi anlatan İsmet Çiğit’in “Kocaeli Büyükşehir belediye başkanı Tahir Büyükakın daha önceki danışman Ömer Polat aracılığı ile beni Seka Park’a çağırdı İsmet Abi sen bu kentin değerisin , gönlüm senin işsiz kalmana razı gelmiyor, istersen her ay maaşımın yarısını sana vereyim dedi bana da nakit para lazım olduğundan bu teklif işime gelmedi” şeklindeki akıla ziyan yazısı Medya sektöründe bulunan herkes kadar bizi de hayretler içerisinde bırakmıştı.

Birincisi biz Kocaeli TV’de uzun yıllar program yaptık, Kurumun başındaki arkadaşlarımızın daveti üzerine yaptığımız güzel programlar biraz Gebze-İzmit mesafesinin uzak olması  birazda başka işler yapmak adına Kurum yetkililerinden affımızı isteyip programı bitirdik, Programı bitirdikten sonra kurum aleyhine tek bir olumsuz ifade kullanmadık, halen daha dostluğumuz devam ediyor.

O zamanlarda İzmit merkezde yayın yapan pek çok gazetede yazı yazdık, Yazı yazdığımız yayın kuruluşlarının hiç birisinden tek kuruş almadığımızı da buradan belirtmek isteriz, bize yazı yazdıran ancak bir şekilde yolumuzu ayırdığımız tüm yayın kuruluşları ile sarılarak ayrıldık, fırsat bulduğumuz anlarda da ziyaretlerine gidiyor çaylarını içiyoruz.

İsmet Çiğit’in “beni evden aldı Seka Park’a götürdü “dediği Ömer Polat’tan zaten hoşlanmayız, Kerameti kendinden menkul, risk almayan, dost dediklerinin arkasında durmayan, kendisinden başkasını düşünmeyen yapıdaki Ömer Polat’ın içerisinde bulunduğu organizasyonların hiç birinden fayda gelmeyeceğini bütün Kocaeli’de biliyor bizde biliyoruz.

Burada iki adet önemli sıkıntı var, birincisi İsmet Çiğit’in olmayan bir sohbeti varmış gibi kabul etmesi ikincisi de yazımızın başında da anlatmaya çalıştığımız gibi iki kişi arasında kalması gereken bir sohbeti kamuoyu ile paylaşması.

Şunu söylememiz gerekiyor biz şu an Kocaeli büyükşehir belediye başkanlığı koltuğunda oturanTahir Büyükakın’ı , İsmet Çiğit kadar hatta ondan daha fazla, Kocaeli’de “Tahir Hoca’yı tanıyorum” diye dolaşan ne kadar yazar-çizer varsa onlar kadar hatta onlardan daha önce tanıyor, biliyoruz ancak mesele şu an bu değil.

Burada asıl sıkıntı “Kerameti kendisinden menkul” Ömer Polat’ın ortaya çıkıp “Ey kamuoyu yazıldığı gibi böyle bir görüşme böyle bir söyleşi olmamıştır, Bu işin hiçbir tarafında Tahir Büyükakın yoktur, bende yokum, Sayın başkanın İsminin bu şekilde yıpratılması hiçbir gazeteciye yakışmaz, yapılmayan bir sohbeti varmış gibi yazanlarında daha ahlaklı davranması gerekiyor,İşinizde başarılı olamamanızın sebebi Tahir Bey değilki ” demesi gerekiyor ama Ömer Polat’ı yakından tanıyanlar böyle bir açıklamaya yapamayacağını zaten çok iyi biliyorlar.

İlk anlarda işin doğrusu bizde Tahir Büyükakın’ın günahını aldık diye düşünüyoruz, Ancak aradan biraz zaman geçip, o çerçevede araştırmalar yapınca meselenin hiçte İsmet Çiğit’inyazdığı gibi olmadığını yapılmak istenilenin Tahir Büyükakın ismi üzerinden gündem olmak olduğunu anladık.

Haklı olarak böylesi bir seviyesizliğe Tahir Büyükakın’ın cevap vermesi uygun düşmüyor,kişisel yapısı, Naif duruşu, Nezaketi  zaten bu tür tartışmaların içerisine girmesinde en büyük engel,  Şu sıra henüz siyaseten  basın danışmanı ataması yapılmaması ve böyle  bir görevli olmaması, Büyükşehir belediyesi bünyesinden birisi de çıkıp cevap veremeyince olmayan bir görüşme ve sohbet sanki hakikatmiş gibi algılanıyor.

Yalan haber yapmak kimseye fayda sağlamaz, Kişisel menfaatler için kalem oynatmak adamlık değildir, Toplumu doğru bilgilendirmek gibi bir görevimiz varken bunun tam tersini yapmak insanlığa sığmaz ama en önemlisi de başından beri anlatmaya çalıştığımız gibi son derece masumane ve insani boyutta yapıldığı söylenilen sohbetlerin kamuoyu ile paylaşılması terbiyesizlikten başka bir şey değildir.

Bu tür asparagas işler neticede siyasetçi ile gazeteci arasında var olan “dostluk ve güveni de “tamamen ortadan kaldırmaktan başka hiçbir işe yaramayacağı gibi “aman sütten ağzım yandı bari yoğurdu üfleyerek yiyeyim” noktasına kadar gelir ve her kes karşısındaki ile selamı sabahı kesecek noktaya ulaşır.

Bu hadisede yıpranan/yara alan Tahir Büyükakın olmaz, aksine yıpranan/yara alan kurum Medya kişilerde medya mensupları olur, Daha da kötüsü kendilerini hiç hakları olmadığı halde “Duayen” görenlerin arkasından gelenlerin önünü kapatır. Kimse kimseye güven duymaz, itibar etmez.

Yanlış yapmamak lazım/ Düzgün gazeteci/ama hepsinden dahah da önemlisi düzgün insan olmak lazım…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263