Hafta içerisinde bir araştırma şirketinin 10 bin kişi ile yaptığı çalışmanın sonucunu görüp tekrar takrar yorumlayınca bir taraftan “Son derece normal, bize de sorulsa bizde aşağı yukarı aynı cevapları verirdik ancak anlayamadığımız Türk insanının düşündüğü yer ile bulunduğu yer arasında bu kadar farkın neden olduğu” sorusuna cevap bulmaya çalıştık.

Araştırmayı yapan şirket 10 bin kişiye tek tek “dünyanın hangi ülkesinde, hangi şehirlerde yaşamak istersiniz.?” Şeklinde bir soru yöneltmiş.

Araştırmaya katılan vatandaşlarımızın

-Yüzde 69’u biz AB ülkelerinden birisinde yaşamak istiyoruz, hangi ülke olduğunun hiçbir önemi yok.

-Yüzde 19’u biz imkan bulsak ABD’de yaşamak isteriz.

-Yüzde 10.5 bizim için yaşanacak yerler Türk Cumhuriyetleridir

cevabını vermişler.

Bize garip gelen durum anketi yapanların ülke isimleri ile birlikte Mekke-Medine isimlerini de sorduğu halde hiçbir vatandaşımızın Arap ülkelerinden birisinde yaşamak istememeleri oldu.

Karşı karşıya kaldığımız bu durum aslında uzun yıllardır karşı karşıya kaldığımız ancak sonucunu bir türlü bulamadığımız sorulardan birisidir, bir taraftan yüzünü batıya dönmeye, Batıda yaşayan insanların hayat standartlarına ulaşmaya  çalışan ancak bulduğu her fırsatta batıyı yerden yere vuran bir nesil kavram kargaşası yaşayıp duruyor.

Batı ile bir dargın bir barışık yaşayan insanımızın Arap ülkelerine olan muhabbetini de anlamak zor ancak 7/24 “Din kardeşlerimiz” diye bildiğimiz Arap ülkelerinde “Hac ve umre ibadeti” dışında gitmek isteyen, tatilini o ülkelerde yapmak isteyen yada Atina yerine mesela Medine’de ev sahibi olmak isteyen bir Allah kuluna şu ana kadar denk gelmedik.

İşin doğrusu bizimde herhangi bir Arap ülkesine bir hafta 10 gün süre ile tatile gitmek, o ülkelerin birisinde mülk sahibi olmak, yakınlarımızdan birisine “ Falanca Arap ülkesinde bir üniversite bitir” şeklinde tavsiyede bulunmak gibi bir düşüncede hiç olmadık.

Hemen yanı başımızda bulunan bir Arap ülkesinde yaşamak istemeyen ancak binlerce kilometre uzaklıkta bulunan ve kendimizi bildik bileli “en büyük düşmanımız” diye anlatılan ABD’de bile nüfusumuzun yaklaşık 17 milyonuna denk gelen yüzde 19’luk bir kitlenin yaşamak istemesi de son derece ilginç.

İçerisinde bulunduğumuz yüzyıl iletişim çağı, ismi cep telefonu olan ancak elimizden bir dakika bile bırakmadığımız akıllı telefonlar sayesinde dünyanın en uzak ülkesindeki bir kentin en kenar mahallesindeki yaşantıyı bile anında gördüğümüz bir dünyada çıkan bu neticelerin son derece normal olduğunu kabul etmemiz lazım.

Dünyada var olan 8,5 milyar civarındaki insanın bir tamamının ortak arzusu daha iyi bir hayat yaşamak, Afrika’nın en uç bölgesindeki bir insan sabah uyandığında bir kendi yaşantısına bakıyor birde başta AB ülkeleri olmak üzere refah seviyesini yükseltmiş ülkelere.

Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanında amacı daha iyi bir hayat, Ülke sınırları içerisinde yaşayan milyonların başta AB ülkeleri olmak üzere ABD ve Türk Cumhuriyetlerinde yaşamak istemesi bununla beraber Arap ülkelerinde yaşamak istememesi sosyolojik ve felsefi açıdan çok net bir şekilde analiz edilmelidir.

İşte o zaman yıllardır yaşadığımız kavram kargaşasından kurtulabiliriz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263