Bugün kime sorsanız muhatabınız “ Bu memlekette siyaset olmadan zengin olmak, sınıf atlamak mümkün değildir” şeklinde bir görüş bildirecektir.

Türkiye’de bilindiği gibi siyaset hayatımızın her alanına hükmediyor, Daha ilkokula başlayan bir çocuğun çevresi tarafından başarılı olarak bilinen bir öğretmenin sınıfına kaydırılması ile başlayan siyaset o günden sonra hayatımızın her noktasında egemen oluyor.

12 Eylül 1980 tarihinde yapılan ihtilalden 3 yıl sonra tekrar demokrasiye geçiş için yapılan seçimleri hatırlayanlar vardır, o günlerden sonra kısa bir araştırma yapıldığında dün başka bir siyasi partide görev yapan birisinin bugün başka bir oluşumda siyasete devam ettiği görülecektir.

O dönemlerde bir kere siyaset mekanizmasının içerisinde kendisine yer bulan siyasetçilerin oğulları, kızları, damatları, yeğenleri başta olmak üzere yakın akrabalarının nerede ise bu günlerde bile siyasetin en üst noktalarında görev yaptıklarına şahit olacaksınız.

Önceki gün gazeteye gelen bir dostumuz “-Bir tarafta çöpten gıda toplayan, ekmek fırınlarından bayat ekmek alan büyük bir kitle var ama diğer tarafta da güneş gözlükleri başlarında son model ve pahalı otomobiller ile gezip dolaşan bayanlar, en lüks  mekanlarda gününü geçiren dara paça pantolonlu kirli sakallı gençleri görüyorum sen bu durumu nasıl yorumluyorsun..?” diye sormuştu.

İşte bizim anlatmaya çalıştığımız hadise de tam olarak budur, Normal şartlarda bir devlet kurumunda işe başlama şansını elde eden bir memurun, yada herhangi bir sanayi kuruluşunda çalışmaya başlayan birisinin elbette ki bu tür pahalı otomobiller ile dolaşacak en lüks mekanlarda zaman geçirecek durumu zaten yoktur.

Dikkat edildiğinde sözünü ettiğimiz bu lüks yaşam içerisinde gününü gün eden kitlelerin nerede ise tamamı son 30 yılda dedeleri babaları amcaları bir şekilde iktidar partilerinden milletvekili, Belediye başkanı, İl genel meclis başkanı, belediye meclis üyesi seçilmişi kişi yada kişilerin çocuklarıdır.

Yıllar yılı siyasetteki başarılarını devam ettirebilen daha doğrusu hangi siyasi parti gelirse o partide yer bulmayı başarabilen siyasetçilerin açtığı yoldan devam eden ikinci ve üçüncü nesil siyasetten kazandıkları ile normalin çok üzerinde bir hayat sürüyorlar.

Sözünü ettiğimiz bu kitlenin çocuklarının büyük bir kısmı Türkiye’de başarısız olsa gerek üniversiteleri yurt dışındaki paralı ve pahalı okullarda tamamladılar, En pahalı ve marka giyecekleri onlar giydi, en lüks otomobiller ile onlar dolaştı, en pahalı mekanlarda onlar günlerini gün ettiler.

Üniversite dönüşlerinde babalarının yada diğer yakınlarının tanıdığı imkanlar dolayısı ile bu nesil çok iyi maaşlar ile herkesin gıpta ile baktığı kurum ve kuruluşlarda işbaşı yaptılar, yirminci , kırkıncı katlardaki ofislerde mesai yaptılar.

Bunların ceplerinde limitsiz kredi kartı olduğundan araçlarında kullandıkları yakıta, yedikleri yemeklere, kullandıkları kıyafetlere, tatillerini yaptıkları lüks otellere gelen zamlardan asla ve asla etkilenmediler, zaten haberleri de olmadı.

Bu saydığımız kitle en azından 1983 yılından itibaren tam olarak hayatın içinde, kalbinde, birde bizim gibi hayatın dışında kalan, girme teşebbüsüne rağmen mensubu oldukları siyasi parti iktidar yüzü göremeyince sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar çalışıp evine ekmek götürmeye çalışan çok büyük bir kitle var.

İktidarların değiştiği ancak hayatın içinde sürekli kalmayı başaran bu kaymak tabakanın yaşadıkları saltanatı kim gelirse geldin hangi parti iktidar olursa olsun devam ettirmek gibi bir alışkanlıklarının olduğunu da görmemiz gerek.

İki kesim arasında var olan bu uçurumun nasıl kapanacağı ile hatta kapanıp kapanmayacağı ile ilgili endişelerimiz dünde vardı bugünde var, yarında olacağı muhakkak gibi duruyor.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263